ÇOCUKLUK DÖNEMİ SORUNLARI
·
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
Erken çocukluk döneminde başlayan ve bireyin
gelişim düzeyine uygun olmayan, dikkati toplama ve sürdürme, aşırı hareketlilik
ve ataklıkla kendini gösteren bir sorundur.
Çocuklarda
gelişimsel üç temel sorun ortaya çıkmaktadır;
a.
Dikkati
toplama ve sürdürmede zorluk dikkat eksikliği,
b.
Kendini
kontrol etmede güçlük aşırı hareketlilik,
c.
Davranışlarında
ya da düşüncelerinde ataklık ve dürtüsellik durumlarıdır.
Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuk yaşıtlarına göre:
a.
Kıpır
kıpırdır, aşırı hareketlidir, yerinde oturmakta güçlük çeker,
b.
Çok konuşur,
sıklıkla ne söylendiğini dinlemez, Kendine söylenileni dinlemiyormuş izlenimi
verir, sınıfta sorulara sırasını beklemeden cevap verir, yönergeleri
kendisinden istenilenleri takip etmede güçlük çeker,
c.
Sessizce
oynamada güçlüğü vardır,
d.
Oyunlarında
sırasını beklemekte güçlük çeker,
e.
Bir
etkinlikten diğer etkinliğe kayar,
f.
Dikkatini
sürdürmede güçlük çeker, dikkati çabuk dağılır,
g.
Sıklıkla
bir şeylerini kaybeder,
h.
Tehlikeli
etkinliklerle uğraşır, sonunu düşünmeden hareket eder.
Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu çok yönlü bir tedavi ile ele alındığında
başarılı olunabilir. Çok yönlü tedavi ile ilaç tedavisinin yanı sıra
ebeveynlere davranışçı öneriler sunulmalıdır. Ayrıca yine çok yönlü tedavinin
bir parçası olarak:
a.
Uygun olduğu
durumlarda ilaç kullanılması,
b.
Okullarda
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuğa destek olunması için
öğretmenlere bu çocuklarla ilgilenmede yardımcı olacak araçlar vermek,
c.
Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuğun özgüvenini desteklemek,
d. Sosyal becerilerle ilgili sorunları çözümlemek gerekir.
2‐ DAVRANIŞ BOZUKLUĞU
Davranım Bozukluğunun temel özelliği, başkalarının
temel haklarının ve yaşa uygun toplumsal norm ve kuralların sürekli ve
tekrarlayıcı bir biçimde saldırıya uğratılmasıdır.
Bozukluğun
belirtileri olarak görülen davranışlar, fiziksel saldırganlık, insanlara ya da
hayvanlara zarar verme tehditleri, mala zarar verme, yalancılık ya da hırsızlık
ve yaşa uygun kuralların ciddi biçimde ihlali olarak dört kategoride toplanmaktadır.
3‐ ZEKA GERİLİĞİ
Bireyin zeka düzeyi ve sosyal uyum
becerilerinde yetersizlikle karakterize heterojen bir davranışsal sendrom olan
zeka gerili ğ i eski çağlardan beri bilinen bir durumdur.
Normal
zeka düzeyindeki bireylerde olduğu gibi, zeka geriliğinde tedavi psikososyal
girişimler ve ilaç tedavisi gibi biyopsikososyal bileşenleri içermektedir.
Günümüzde,
zeka geriliği olan çocukların özel eğitimle desteklenmesinin yanı sıra,
yaşlarına uygun sınıflarda kaynaştırma programlarına alınmaları kabul
görmüş bir yaklaşımdır.
4‐ YEME BOZUKLUKLARI
Yeme sorunları organik, ilişkiye dayalı ya
da çocuğun gelişimsel ya da psikolojik durumuna bağlı nedenlerle ortaya çıkabilir.
Beslenme
bozuklukları yemeyi istememe, reddetme, iştahsızlık, az yeme, garip yeme
davranışlar ı, yemede güçlük, yeme öncesi ya da sonrası kusma,
sindirilmiş gıdaların ağza gelmesi, ağza gelen yiyeceklerin tekrar
çiğnenmesini, çocukluğun ileri yaşlarında da anoreksiya nervoza ve bulimiyayı
kapsar.
Bebeklik
ve erken çocukluk dönemi yeme sorunlarının tedavisinde aile danışmanlığı ve
terapileri ve özellikle de aile danışmanlığı en sık kullanılan ve en etkili
olan yaklaşımlardır.
Çocukların
yeme sorunlarının bulguları yaşla birlikte değişmektedir. Bu nedenle her
yaş grubunda tedavi çocuğun gelişimsel düzeyine göre yapılmalıdır.
5‐ TIRNAK YEME ALIŞKANLIĞI
Çocukların %33’ünde tırnak yeme davranışı
görülür. Bu oran erken ergenlik çağına kadar sürer. Ergenlik çağında tırnak
yiyen çocukların sayısı %40 ‐45’e yükselir.
Tırnak
yeme alışkanlığının sebepleri; aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir
eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yeterli
ilgi ve sevgi görememe, sıkıntı ve gerginlik başlıca nedenlerdir.
Tırnak
yeme alışkanlığının giderilmesi için en etkili yöntem 3 ‐ 4 yaşlarına kadar bu
alışkanlığın anne baba tarafından görmezlikten gelinmesidir. Tırnak yemenin ve
ısırmanın çok kötü bir alışkanlık olmadığı ve bunu isteyenlerin kolaylıkla terk
edebilecekleri çocuklara anlatılmalıdır. Çocuk buna inandırıldığı zaman bu alışkanlıktan
vazgeçmek için çaba gösterecektir.
6- KEKEMELİK
Kekemeliğin en açık görülen özelliklerinden
biri kelimelerin cümlelerin ve özellikle hecelerin tekrarıdır. Bazen harflerin
çıkarılmasında da zorlanılabilir. Bir başka sorunda kekemelerin bütün
gayretlerine rağmen hiç ses çıkaramaması ile karakterize olan bloklardır.
Tedavide
iki anahtar unsur vardır; Birincisi kişinin kekemeliğin daha az şiddetli
olmasını öğretmek, ikincisi ise kekemelik korkusunu azaltmak bu korkuya bağlı
engelleyici davranışları yok edip sosyal yaşamdaki kısıtlayıcı özelliğini
ortadan kaldırmaktır.
Kekemeliğin
tedavisi özel eğitimle yapılmaktadır.
Kekemeliği tam manası ile yenemeyenler bile hiç olmazsa sosyal
yaşamlarında bir miktar daha rahat olmalarını sağlayacak hale gelebilmektedirler.
7‐ TİK BOZUKLUKLARI
Tik istem dışı, hızlı, aralıklı, ritmik
olmayan, basmakalıp, tekrarlayıcı şekilde bir grup kasın
kasılmasıdır. Tik, aniden oluşan kendini
tekrarlayan bir hareket ya da sestir. Genelde kısa süreli, nöbetler halinde ve
aralıklı olarak ortaya çıkar.
Tik
bozuklukları geçici ya da kalıcı olarak aile yaşamını, sosyal durumu, okul ve
iş başarısını etkiler. Tik bozukluğunda temel tedavi yaklaşımları eğitim,
destekleyici girişimler ve nöro-psikofarmakolojik tedavidir.
8‐ ÇOCUKLARDA GECE İŞEMESİ /
ALTINI ISLATMA
İstem dışı olan idrar çıkışına enürezis denmektedir.
Bu durum daha çok gece uyku esnasında oluştuğundan enürezis nokturna adını almaktadır. Ancak bu durumdaki
çocuklarda teşhisin konulabilmesi için gereken yaş alt sınırı 5’tir.
İdrar
kaçırma durumu başka bir ilacın yan etkisine bağlı olmamalı, kişide idrar kaçırmaya
sebep olabilecek bir hastalık olmadığı tespit edilmelidir.
Enürezisde
öncelikle davranışçı tedavi yaklaşımları uygulanmaktadır:
a.
Ebeveynlerin
eğitimi
b.
Çocuklar
tarafından enürezisin gidişiyle ilgili çizelge hazırlatılalı takvim yöntemi,
buna göre çocuk hedeflenen altını ıslatmadığı gün sayısına ulaşırsa
ödüllendirilmelidir.
c.
Geç saatte
alınan sıvı miktarının azaltılması ve özellikle uyku saatinden önce kafein
içerikli gıdaların alınmaması sağlanmalıdır.
d.
Gece çocuğu
uyandırarak mesanenin boşaltılması sağlanmalıdır.
9‐ DIŞKI KAÇIRMA
Bu durum idrar kaçırmaya göre biraz daha
sorunlu bir durumdur.
Hastalık iki şekilde kendini
gösterebilir. İlkinde kabızlık ve sonrasında buna eşlik eden aşırı
miktarda dışkının boşalmasına bağlı tip ve diğeri bu durumun olmadığı tiptir.
Aşırı
gergin ve müdahaleci bir anne ve uzak duran kendini göstermeyen bir babanın
varlığı; tuvalet terbiyesinin aşırı zorlayıp, cezalandırıcı bir şekilde
çok erken yaşta gerçekleşmesi; nörolojik gecikme de nedenler arasındadır.
10‐ OTİZM
Sosyal ilişki, iletişim kurma ve
davranış tarzı anormalliklerinin 3 yaş öncesinde başlamış olması
gerekmektedir.
Otizmde
en temel özellik, karşılıklı etkileşim ve ilişki kurma becerisindeki
güçlüklerdir.
Otizmi
olan çocukların sosyal yönelimli iletişimden çok, yineleyici biçimde
konuşmaları vardır. Stereotipik davranışlar, alışılmışın dışında ilgiler,
takıntılar, ritüeller, el, parmak, vücut hareketleri, nesnelerle yineleyici
biçimde uğraşlar görülür.
Tedavide
ailenin eğitimi önemlidir. Saldırgan ve kendine zarar verme davranışlarına karş
ı ilaç tedavisi kullanılabilir.
Davranış tedavisi
kullanılmaktadır.
Son
yıllarda eğitim ve eğitim dışı zamanlarını değerlendirme olanaklarının
artmasıyla gidişin olumlu yönde etkilendiği görülmektedir.
11‐ AYRILMA KAYGISI BOZUKLUĞU
Çocukların ailede çok bağlandıkları,
özellikle annelerinden ya da ailenin diğer bireylerinden uzak olmak
istemedikleri durumu tanımlar.
Uzun
süreli olarak gözlenen bu bozuklukta ayrılıklar, hastalıklar, ölümler, başka
yere taşınmalar ve doğal afetler sonrasında artışlar görülebilmektedir. Yakınmalar
herhangi bir uzun süreli başka hastalık sırasında artabilmektedir.
Tedavi:
Eğer ebeveyn bir kaygı ya da duygu ‐ durum bozukluğu nedeniyle çocuktan
ayrılamıyorsa, ebeveyn de tedavi görmelidir. Kişinin bilişsel ve davranışçı
terapiler ile ele alınması, uygunsuz düşünce şemalarının ele alınması
gerekir. Tedavide kaygıya yönelik ilaç tedavisi de uygulanır.
12- PARMAK EMME DAVRANIŞI
Bebek doğduğu andan itibaren ilk 3-4 ay beslenebilmesi
için tek yol emmedir. Bu durum birinci yılın sonuna kadar devam eder. Yeni
doğan bebeklerde emme refleksi çok güçlü bir reflekstir. Yeni doğan bebekler,
parmak emmeyi daha anne rahminde iken öğrenir ve doğuştan sahip oldukları en güçlü
reflekslerden biri emme refleksidir. Bazı çocuklar yeni dişlerinin çıkması ile,
bazıları ise herhangi bir durum karşısında zorlukla karşılaştıklarında utanma
ve sıkılma belirtisi olarak parmaklarını emebilirler.
Parmak Emmenin Nedenleri
Ağız bölgesi bebek için haz kaynağıdır, bunun yanı sıra parmak emme ve dil emme alışkanlıklarının ilk 1.5 yıl devam etmesi normal olmakla birlikte, 2 yaşın sonunda kaybolur. Parmak emme davranışına hemen hemen bebeklerin tümünde rastlanır. Çoğu bebek başparmaklarını ya da diğer parmaklarını emer. İlk bir yıl çocuğun parmak emmesi doğaldır ve daha çok başparmağını hatta bazen ayak parmağını bile emebilir. Bu davranış, çevreyi tanıma ve keşfetme ihtiyacından dolayı gelişir. Bu şekilde olduğunda bu faaliyet bebek için keyif verici bir hale gelir ve bundan sonraki süreçte de keyif kaynağı olarak devam eder. Parmak emmenin temelinde ise anne-çocuk ilişkisindeki yetersizlik ve buna bağlı olarak çocukta güven duygusunun gelişmemiş olmasına dair görüşler de vardır. Alt ıslatmada olduğu gibi, sürekli parmak emme davranışı da duygusal sorun ve gerginliklerin sonucunda ortaya çıkabilmektedir.
Ayrıca parmak emme ve
uyku arasında sıkı bir ilişki olduğu gözlemlenmektedir. Uykusu gelen bebeğin
parmağını ağzına götürdüğü çok sık bir şekilde görülür. Birçok çocuk parmaklarını
uykulu oldukları ya da uykuya daldıkları zaman emer. 2 yaşındaki çocukların bir
kısmı uykuya dalarken parmaklarını ağızlarına almak için direnç
gösterebilirler. 3 yaşına gelindiğinde ise bu alışkanlık uyku sırasında
kendiliğinden kaybolabilir.
Parmak emmenin
bebeklerde aynı zamanda beslenme kadar duyguların da doymasına hizmet eden
keyfi bir durum olduğu hakkında görüşler vardır. Her bebek bir dönem parmak
emer ve bu gayet doğal bir durumdur. Ancak çocuğunuz 2 yaşın sonlarına doğru
geldiği halde parmak emme davranışına devam ediyor ise bu durum ile özel olarak
ilgilenmek gereklidir.
Ailelere Öneriler
Öncelikle paniğe kapılmamalıyız, sabırlı
olmalıyız ve bu konu ile sürekli olarak ilgilenmekten kaçınmalıyız.
Parmak
emme davranışı psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucunda
gelişebilmektedir. Parmak emme davranışı karşısında anne-babanın yapacağı en
doğru yaklaşım, çocuğun alışmış olduğu parmak emme davranışından aldığı hazdan
daha güçlü ve eğlendirici, özellikle de çocuğun ellerini kullanarak
ilgileneceği bazı etkinlikler ile uğraşmasını sağlamak olabilir.
Aile
içinde sürekli bu davranışı gündeme getirerek dikkatleri çocuğun üzerine
çekmek, bu sebeple de gerginlik yaratmak ve çözüm amacı ile çocuğu sürekli
eleştirmek ve uyarmak, ebeveynler için hatalı davranışlar arasındadır. Okul çağında
parmağını emen bir çocuk, anne babasının eleştirisi, öğretmenin uyarısı, hatta
arkadaşlarının alaylarına karşın bu davranışını sürdürmeye devam edecektir. Bu
durumda çocuğa yapılan olumlu öneri ve açıklamalar ile psikolojik açıdan
uyumunun sağlanması, sorunun ortadan kalkmasını sağlayacaktır.
BABY WORLD BECERİ GELİŞİM MERKEZİ
REHBERLİK BİRİMİ