AİLE İÇİ ETKİLİ İLETİŞİM
BECERİLERİ
İLETİŞİM NEDİR?
Kişiler arasında yer alan düşünce ve duygu alışverişini dile getiren bir terimdir. İletişim, her şeyden önce bir duygu ve düşünce alışverişi olduğu için kişiler, çevresindekilerle kurmuş olduğu ilişkilerde dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Dikkatli ve duyarlı bir iletişimde, her düşüncenin söylenmeye ve dinlenmeye hakkı vardır. O halde benim için anlamsız olan bir düşünce, bir başkası için anlamlı olabilir. Bu temel üzerine oturtulmuş kişiler arası iletişim, çok daha dinamik ve demokratik olacaktır.
AİLE İÇİ İLETİŞİM
Empati: Kendini başkasının
yerine koyup, onun neler hissettiğini anlamaya çalışmak.
Saygı (Aktif Dinleme): Bulaşık yıkarken veya TV seyrederken değil, o
anlık işinizi bırakıp dinleyin. Çünkü çocuklarda özgüven eksikliğine neden
olur.
Saydamlık-Şeffaflık: Duygu ve düşüncelerinizi karşı tarafı mümkün olduğu
kadar kırmadan aktarma.
Somutluk: Rahatsızlıklarını somut bir şekilde, yorum katmadan olduğu gibi
söyleme. Ve bunu yaparken karşınızdaki kişinin sizinle sağlıklı iletişim kurmak
isteyip istemediğini anlayın.
ÇOCUKLA İLETİŞİM
Aktif dinleme, iletişimin temel bir
tamamlayıcısıdır. Aktif dinleyici olduğunuzda; çocuğunuza iletişim
kanallarınızın açık olduğunu söylersiniz. Çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini
paylaşma ihtiyacı ve/veya arzusu olduğunu kabul edersiniz ve anlayışlı
davranırsınız.
AKTİF BİR DİNLEYİCİ OLABİLMEK İÇİN;
· Dinlemek için zaman ayırın. Dikkat dağıtan öğelere mümkün olduğunca engel
olun.
· Kendi düşünce ve bakış açınızı bir yana bırakıp, kendinizi çocuğunuzdan bilgi
alacak şekilde hazırlayın.
· Duyduğunuz mesajı dinleyin, özetleyin ve çocuğunuza tekrarlayın. Buna
“yansıtıcı dinleme” denir.
· Çocuğunuz konuşurken göz kontağınızı sürdürün. Başınızı sallayarak ara sıra
kapı aralayıcı veya “Evet…Anlıyorum….”gibi tarafsız tepkiler katarak ilginizi
gösterin.
· Kendi fikir ve beklentilerinizle uyuşmasa da çocuğunuzun söylediklerini kabul
edin ve saygı gösterin.
· Karşılaştığı problemleri çözmesi için çocuğunuza olanaklar yaratın.
Cesaretlendirin ve kendisine yol gösterin.
“Annem beni hiç anlamıyor”,
“Devamlı yapmam gerekenleri söyleyip duruyorlar. Ödevini yaptın mı?, Dişlerini
fırçala, Odanı topla”, “Benden hep şikayet ediyorlar” gibi birçok iletişim
engeli oluşturan yaklaşımlar istenen davranışın yapılmasını sağlayamıyor.
Yaşamın dokusunu insan ilişkileri oluşturur. İletişim, kişinin karşısındaki
tarafından anında ve açıkça anlaşılmasını sağlayacak şekilde kendisini ifade
etme davranışıdır.
İLETİŞİM ENGELLERİ
Sağlıklı ilişkilerin sağlanmasında en önemli engellerden biri, sorunun kimde olduğunun anlaşılmamasından kaynaklanır. Davranışların kabul edilip edilmemesi, bizlerin o davranışa tanık olduğumuz zaman yaşadığımız duygulara bağlıdır. Davranış yapıldığında olumsuz duygular yaşıyorsak, davranışı kabul etmeyiz. Olumlu duygular içindeysek, o davranışı görmezlikten gelebilir tepki göstermeyebiliriz.
Anne babalar çoğunlukla iletişimi engelleyen yaklaşımlarla çocuklarıyla iletişim kurmaya çalışırlar.
Örneğin ;
-EMİR VERME “Odanı topla”,
“Gel buraya çabuk”, “Kaldır şu tabağı”, “Kitabımı ver”
-TEHDİT ETMEK (GÖZDAĞI VERMEK) “Yemeğini bitirmezsen, TV seyretmene izin
vermem.”, “Dediğimi yap, yoksa canına okurum.”
-ÖĞÜT VERMEK, ÇÖZÜM GETİRMEK “Yorgunsan, erken yat o zaman”, “Hadi bakalım
güzel güzel oynayın”, “Ben olsam, davranışlarına dikkat etmesini söylerim.”
-YORUMLAMA, TEŞHİS KOYMA, TAHLİL ETME “Aslında sen öyle demek istemiyorsun.”
“Ben senin neden öyle yaptığını biliyorum.” “Senin esas sorunun nedir biliyor
musun?”
-TESELLİ ETMEK, KONUYU DEĞİŞTİRMEK “Aldırma boş ver, takma kafana.”,“Üzülme,
dert etme arkadaşlar arasında olur böyle şeyler.”“Haydi biraz
neşelen.”,“Zamanla kendini iyi hissedersin.”
-YARGILAMAK, ELEŞTİRMEK, AD TAKMAK “Bu konuda yanlış düşünüyorsun.”, “Sen zaten
hep kolaya kaçarsın.”, “Sen zaten yaramazın tekisin.”
-SORGULAMAK “Neden öğretmenine cevap vermedin.”, “Kim sana akıl veriyor.”, “Sen
ne yaptın.””O ne cevap verdi.”
-DİNLEMEMEK “Boşver, başka şeylerden bahsedelim.” “Hadi unutalım gitsin.”
-ÖVMEK, KABULLENMEK, OLUMLU DEĞERLENDİRMEK “Yok canım saçın güzel olmuş.”,
“Bence sen bu işin altından kolayca kalkarsın.”
Sorun rahatsızlık yaşayan kişideyse rahatsızlığını Ben dili mesajlarıyla aktarmalıdır.
Telefonda konuşurken gürültü yapan çocuğunuza “Sussana” “Yeter artık” sen mesajları yerine. Ben dili mesajlarıyla DAVRANIŞI (Gürültü yaptığın zaman), NASIL ETKİLENDİĞİNİZİ (Telefonda konuştuğum kişiyi duyamıyorum) ve DUYGUNUZU (bu da beni kızdırıyor) içeren cümleler kurunuz.“Ben” dili mesajlarının duyulma olasılığı daha fazladır.
Sorun karşınızdaki kişideyse Aktif Dinlemelisiniz (Etkin Dinleme)
Karşınızdakinin verdiği mesajı anlamlandırarak, onun duygusunu ona geri
bildirmelisiniz. Böylece kişi dinlendiğini, anlaşıldığını hissederek çözümü
konusunda iç görü kazanacaktır.
Çocuğunuz “bugün arkadaşımla kavga ettik.” dediğinde bu mesajı “çocuğum, arkadaşına kızgın, üzülmüş” şeklinde yorumlayıp, “arkadaşına kızgınsın.” ifadesiyle onu anladığınızı gösterdiğinizde daha rahatlayacaktır ve olayı anlatmak isteyecek, anlaşıldığını hissedecektir.
Etkin dinlemeye yardımcı olacak sorular açık uçlu sorulardır. Ne, neler, nasıl ile başlayan sorularla karşındakinden daha çok bilgi alabilirsiniz. Neden, niçin sorularını savunma yarattığı için kullanmamalısınız.
Çatışma durumlarında Kaybeden Yok Yöntemi Uygulamak
Her iki kişiye de uygun çözüm yolunu
bulabilmek için iki tarafında birer adım geri atması işe yarayacaktır.
Çocuğunuz arkadaşında 1 saat daha fazla kalmak istiyor. Yarım saatte uzlaşmak
her iki tarafında istediğinde geri adımdır, uzlaşma noktası yaratır. İki tarafta
istediğinde diretirse çatışma kaçınılmaz olur.
Sorun Olan Davranışa Nasıl Engel Olabiliriz?
Eğitimciler çocukların gelecekte uyumlu ve başarılı olabilmeleri için en sağlıklı eğitim yollarının geliştirilmesi çabası içindedirler. Her ne kadar kişilik gelişiminin insanın yaşamı boyunca süregeldiğini kabul etsek de, kişilik gelişmesi ve yapılanmasında temelin çocukluk döneminde atıldığı gerçeği geçerliliğini korumaktadır. Sosyal uyum üzerine yapılan çalışmalar, ailenin çocuk üzerindeki ilk etkilerinin son derece önemli olduğunu göstermiştir. Anne-babanın ve ailenin diğer bireylerinin çocukla olan etkileşimi, çocuğun aile içindeki yerini belirlemektedir. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşımaktadır.
Çocukluk dönemi; özellikle erken çocukluk da denilen 0-6 yaş arasındaki dönem, çocukların çevreleri ile etkileşimlerinden en çok etkilendikleri dönemdir. Çocuk yetiştirmede ve ailenin çocuğa karşı tutumlarını belirlemede, anne-baba tarafından çocuğun gelişim dönemlerinin özelliklerinin neler olduğunun bilinmesi çok önemlidir.
Anne baba tutumu; anne, baba ve çocuk arasındaki etkileşimin türüne denir. Çocuğa karşı takınılan anne-baba tutumlarını etkileyen birçok faktör vardır, bunlar;
Anne babanın
beklentileri,
Toplumun değer
yargıları,
Anne ve baba olmaya
hazır olma,
Anne ve babanın kendi
çocukluk deneyimleri,
Anne ve baba
arasındaki ilişki,
Çocukların sayısı vb. dir.
Çocuğun tüm yaşamı boyunca, büyük etkileri olan anne-baba çocuk ilişkisinin temelinde, anne-babaların çocuklarını yetiştirirken benimsedikleri anne-babalık rolleri yatmaktadır. Çocuklar bu temel tutum ve tavırlara karşılık verecek şekilde biçimlenmekte ve anne-babanın tutumları doğrultusunda bir takım davranışlar kazanmaktadır. Davranışlarımızın birçoğunun öğrenme yolu ile kazanıldığı göz önünde bulundurulduğunda anne-babanın tutumlarını çocuğun biçimlenmesinde ki rolü ve önemi daha da açığa çıkmaktadır.
“Bir çocuk için annesi ve babası dünyayı temsil eder. Çocuk, annesi ve babası nasıl davranıyorsa, dünyadaki herkesin de aynı şekilde davranacağını düşünür.” M.Scott Peck
Bebek, çocukluğa doğru geliştikçe yeni beceriler kazanmaya, davranışlarını kendi denetimi altına almaya başlar. Bu dönemde ailenin rehberliği çocuğun gelişimi üzerinde çok etkili olur. Hatalı anne baba tutumu sağlıksız bir gelişimin ve uyumsuzlukların başlıca kaynağı olabilir. Anne-baba, bazen çocuğa çok şey vererek onun kendi gelişimine yön vermesini engeller. Bazen de çok az şey vererek ona gerekli desteği sağlayamaz ve uygunsuz davranış örüntülerinin gelişimine neden olur. Dolayısıyla anne, baba ve ailenin diğer bireylerinin çocukla olan etkileşimi, çocuğun ileride nasıl bir birey olacağını etkilemektedir.
Ailede; anne babanın
çocukla nasıl iletişim kurduğu, istendik davranışları nasıl kazandırdığı,
çocuğun aile içinde bir birey olarak kabul edilip edilmediği, sevginin nasıl
ifade edildiği, eğitimde kullandığı disiplin yöntemleri gibi hususlar anne baba
tutumunun nasıl olduğunu belirler.
Uygun anne- baba
tutumlarının, çocuğun sosyal gelişimindeki etkileri şöyle sıralanmaktadır:
Aile, çocuğun grup
içinde dengeli bir birey olabilmesi için güven duygusu aşılar.
Çocuğun sosyal kabul
görebilmesi için gerekli ortamı hazırlar.
Toplumsallaşmayı öğrenebilmesi için, kabul edilmiş uygun davranış
biçimlerini içeren bir model oluşturur.
Sosyal açıdan kabul edilmiş davranış biçimlerinin gelişimi için rehberlik
eder.
Çocuğun yaşam ortamına uyum sağlarken rastladığı sorunlara çözüm getirir.
Uyum için gerekli olan eylemsel, sözlü ve toplumsal alışkanlıkların
kazanılmasına yardımcı olur.
Okul ve sosyal yaşamda başarılı olabilmeleri için çocuğun yeteneklerini
uyarır, geliştirir.
Çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun arzuların gelişimine yardım eder.
Çocukların gelişmesinde olumlu ve olumsuz etkileri olan anne, baba tutumları aşağıdaki başlıklarda gruplandırılabilir:
Otoriter Tutum
Bu ebeveyn tutumunda anne babanın kabul ve ilgisi yüksek düşük iken çocuk
üzerindeki kontrol çok yüksektir. Otoriter anne-baba sevgisini, çocuk onların
istediği gibi davrandıkça (şartlı) gösterir. Sevgiyi bir pekiştireç olarak
kullanır. İstenen davranışlar da çoğunlukla gelenek ve daha üst otoritelerce
saptanmış kurallara uygun davranışlardır. Anne baba, kendisini toplumsal
otoritenin temsilcisi olarak görür. Mutlak itaat bekler. Çocuğun davranışları
katı standartlarla değerlendirilir, hata ve yanlış yapma hakkı tanınmaz.
Bu tür ailelerde
eğitimde ceza verici bir yaklaşım vardır ve anne babalar çocuklarıyla çok fazla
görüş alışverişinde bulunmazlar, daha çok çocuklarından onlara söylenen her
şeyi sorgulamadan kabul etmesini beklerler. Otoriter bir aile ortamında yetişen
çocuklar genellikle; çekingen, başkalarının etkisinde kolayca kalabilen, aşırı
hassas bir kişilik yapısına sahip olabilir. Anne babanın aşırı koruması, çocuğa
gerekenden fazla kontrol ve özen göstermesi sonucu çocuk, genellikle diğer
kimselere bağımlı, özgüveni olmayan bir birey olarak yetişir.
Ayrıca; sürekli eleştirildiği için aşağılık duygusu geliştirebilir ve devamlı eleştirilen bu çocuklarda saldırgan davranışlar ortaya çıkabilir. Baskı ve katı disiplin çocuğun kendini kabul ettirmesini zorlaştırır, uyumsuzluk görülür. Çocuk evde anne-babasında gördüğü olumsuz tutumları, diğer yetişkinlerle ve yaşıtları ile olan iletişiminde de uygular. Bu tip ailelerde yetişen gençlerle yapılan araştırmalarda, karar verme ve düşüncelerini ifade etme de güçlük yaşandığı ve öfke düzeyinin yüksek olduğu bulunmuştur.
İzin Verici / Hoşgörülü Tutum
Bu ebeveyn tutumunda
anne babanın kabul ve ilgisi yüksek iken çocuk üzerindeki kontrol düşüktür.
Aşırı hoşgörülü ebeveynler çocuklarına çok fazla özgürlük verirler, çocuklarını
hiçbir şekilde kontrol etmezler ve bazen de ihmale varan hoşgörü ile
davranırlar. Aynı zamanda çocuklarına karşı sıcak ve sevecendirler ve
çocuklarının bütün konularda kararlarını kendilerinin vermelerine sınır
getirmezler. Çocuğun aşırı hareket ve davranış serbestliği vardır. Bu tür anne
babaların çocukları yemek, yatma, televizyon izleme ve oyun oynama için dışarı
çıkma gibi konularda karar vermede özgürdürler.
Böyle bir ortamda çocuk ailede inisiyatif sahibi tek kişidir ve onun isteklerine diğer aile bireyleri kayıtsız şartsız uyarlar. Çocuğun nerede duracağı belirlenmemiştir. Çocukların davranışlarında hiçbir sınır olmadığı için neyin yapılıp neyin yapılamayacağı konusu belli değildir. Bu tutum içinde yetişen çocuklar kendilerini güvensiz hissederler. Çünkü onların hayatında hiçbir sınır olmadığı için ait olmayı hissedemezler, benmerkezcidirler, asi ve saldırgan davranışların artmasına yol açabilirler. Yaşamlarında sınırları öğrenemedikleri için başkalarıyla işbirliği yapamazlar.
Bu nedenle sosyal ilişkilerde başarısızdırlar ve genellikle sosyal uyumları düşük olur. Okullardaki kurallarla karşı karşıya kalınca hayal kırıklığına uğramaktadırlar. Bu tutumla büyüyen çocuklar, başarı kazanması için gereken sabıra, iç denetime sahip değillerdir. İzin verici tutumla yetişen çocukların olgun davranmadıkları, kendi dürtülerini kontrol edemedikleri ve bağımlı oldukları görülmüştür. Her ortamda istediklerini elde ettikleri için doyumsuz çocuklar yetişir.
Bencil, sabırsız, anlayışsız, bağımlı olurlar. Otoriter ve izin verici anne baba tutumları birbirinden farklı görünmesine rağmen, her iki aileden gelen çocukların da benlik kontrolü zayıftır.
İzin Verici-İhmalkâr Tutum
Bu ebeveynler çocuklarını hiçbir şekilde denetlemez, davranışlarına sınırlama getirmez, bunun yanında yeterince ilgi ve sevgi de göstermezler. İhmalkâr ebeveyn, çocuğun yaşamıyla ilgili değildir. Bu tip aileler için çocuğun varlığı ile yokluğu belli değildir. Bu gruba giren anne babalar genellikle hoşgörü ile boş vermeyi birbirine karıştırmaktadırlar. Çocuk anne babayı rahatsız etmediği müddetçe, çocukla ilgili problem yoktur, eğer çocuk anne babayı rahatsız ederse o zaman çocuk ile ilgili gündem oluşur. Bu gündem daha çok şikâyetlerle doludur. Bu tip ailelerde çocuk fiziksel ve duygusal yalnızlığa itilmektedir. Çocuğun hareketlerinin görmezlikten gelinerek dışlanması söz konusudur. Anne, baba, çocuk arasında iletişim kopukluğu vardır. Ailenin çocuğa tepkileri düşük seviyededir. Genellikle çok çocuklu, kalabalık, eğitim seviyesi düşük, anne-baba olmayı tam anlamıyla benimsemeyen, çocuğuna ve ev yaşamına ilgi duymayan ailelerde bu tutum görülür.
İlgisiz tutumla yetişen çocuklar genellikle;
Çocuk dikkat çekmek için etrafına zarar verebilir.
İnsanlarla ilişki kuramaması sonucu sosyal gelişmesinde gecikme ve
saldırganlık sergileyebilir.
Sözlü iletişim yetersizliğinden dolayı dil gelişiminde gecikme,
konuşma bozuklukları ortaya çıkabilir
Özgüven sorunu
yaşayıp tamamen içedönük olabilir.
Hayattan ve kendisinden beklentisi olmaz. Kendini günlük olayların akışına bırakıp, anlık doyumlarla yetinir.
Aşırı Koruyucu Tutum
Aşırı koruyucu tutum, anne babanın çocuğu gereğinden fazla koruması, kontrol etmesi ve özen göstermesi olarak tanımlanır. Bu ailelerde anne-babalar çocuğa gereğinden fazla özen, ilgi gösterirler. Geç kavuşulan, aşırı istenilen, tek çocuk, tek erkek veya kız çocuk gibi çocuklar abartılmış sevginin odak noktası olabilirler. Aşırı koruyucu tutum içindeki anne babalar, düşmanca bir çevreye karşı çocuklarını koruyan anne babalar olarak tanımlanır. Çocuklarının kendilerinden farklı bir birey olduğunu ve bağımsızlıklarını kazanmaları gerektiğini anlayamazlar. Çocuğun tüm ihtiyaçları büyükleri tarafından karşılanmaya çalışılır.
Yavuzer’e göre genellikle anne ile çocuk arasında yaşanan bu durum annenin, çocuğun bakımıyla yakından ilgilendiği dönemlerde başlamakta ve annenin çocuğuyla bütünleştiği görülmektedir. Sevgi ve ilginin göstergesi olarak çocuğuna yemek yiyebildiği halde yemek yediren, çantasını taşıyabildiği halde elinden alan, odasını toplayan, vb. hizmetleri yapan anne, çocuğuna yardım ettiğini zannedebilmektedir. Oysa çocuğunun bağımsız hareket edebilme olasılığını engellemektedir. Aslında bunun temelinde annenin duygusal yalnızlığı ve çocuğun kendisine olan bağımlılığından mutlu oluşu yatmaktadır.
Koruyucu tutumla büyüyen çocuk sosyal ilişkilerinde başarısız, bağımlı bir birey olacaktır. Bu çocuklar girişimci olmayan, aşırı bağımlı, özgüveni gelişmemiş, sorumluluk almakta güçlük yaşayan, kendini tanımak ve sınırlarını bilmekte zorlanan, daima başkasının desteğini arayan, sosyal ilişkilerde edilgen ve belirli beceriler yönünden yaşıtlarından daha yavaş gelişmiş çocuklardır.
Dengesiz Tutum
Kimi evde disiplin yok değildir ancak ne zaman nerede uygulanacağı belirsizdir. Anne babanın tutumu aşırı hoşgörü ve sert cezalandırma arasında gidip gelmektedir çocuk hangi davranışın nerede ve ne zaman istenmediğini önceden kestiremez. Bu tutarsızlıklar anne ve babanın farklı zamanlarda farklı tutumlar sergilemesi şeklinde olabileceği gibi anne ve babanın farklı disiplin anlayışları benimsemeleri şeklinde de olabilir. Çocuğun belirli bir davranışı anne baba tarafından farklı yorumlanır. Anne babalar aynı davranışı kimi zaman normal karşılarken kimi zamanda cezalandırabilirler. Bu durum daha çok anne veya babanın o anki psikolojik durumu ile ilintilidir. Anne veya baba yorgunsa, başka zaman normal olan davranış o an için yapılmaması gereken bir davranıştır. Bu durumda çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamamaktadır. Dengesiz ve tutarsız tutumla yetişen çocuklar genellikle;
Kendi içinde çatışmalar yaşayıp, aileleriyle ilişkilerinde dengesiz olurlar,
Büyüdüklerinde
karşısındaki insanlara zor güvenirler,
Değer yargısı
sistemlerinin oluşması zor olabilir,
Karar vermekte güçlük
yaşarlar,
Tutarsız bir kişilik sergilerler.
Demokratik Tutum
Bu tür anne-baba yaklaşımında, ebeveynler çocuklarını destekler ama bunun yanında sınırlarını koymayı da ihmal etmez ve onların hareketlerini kontrol eder. Ebeveyn ile çocuk arasında sözel iletişim kanalları açıktır. Demokratik anne-babalar, çocuklarından olgun davranış beklerler ve aynı zamanda gerekli olduğunda kurallara uymasını isterler. Sıcak ve ilgilidirler, sabırlı ve duyarlı bir şekilde çocuklarını dinlerler, aile içinde verilecek olan kararlarla çocuklarının görüşlerini alırlar.
Bu tür ailelerde çocuk yetiştirmede akılcı ve demokratik bir yaklaşım izlenir, hem anne babanın hem de çocuğun hakları dikkate alınır. Bu tavırda anne-baba evin kurallarını çocuğa açıkça belirtir ama onun tepkilerini ve duygularını ifade etmesine izin verir. Evde neyin kabul olup olamayacağı yani sınırlar bellidir. Ancak bu sınırlar içerisinde çocuk serbesttir. Çocuk sevgi ve teşvik görür. Ayrıca bu konularda kendi kendine karar verip sorumluluk taşımasını öğrenebilir.
Bu tür aileler de çocuğun bir birey olarak ailesini sevip sayan ama bağımsız bir fert olması gerektiği inancı mevcuttur. Çocuğa sevgi ve saygı gösterilir. Çocuğun kendi düşünce ve fikirlerini açıklama fırsatı verilir. Çocuk susmaya değil konuşmaya teşvik edilir. Aile her şeyden önce çok iyi rehberdir. Çocuğa yol gösterilir ama alacağı kararlar konusunda serbest bırakılır çocuğa birçok alternatif sunulur. Demokratik anne baba tutumu çocuğun varlığına ve isteklerine saygı duyulması temeline dayanmaktadır.
Bu tutum içinde yetişen çocuklarda genellikle sosyal yeterlilik, beceri, yardımseverlik,
bağımsızlık, düşüncelerini serbestçe söyleyebilen, arkadaş canlısı, diğer
insanların gereksinimlerine duyarlı, kendine ve diğer insanlara saygılı,
özgüven ve sosyal sorumluluk görülmektedir.
BABY WORLD BECERİ GELİŞİM MERKEZİ
REHBERLİK BİRİMİ